Sünnet
Ülkemizde ve dünyada en sık uygulanan cerrahi işlemlerden biri olan sünnet halen önemli bir tıbbi sorundur. Tüm dünyadaki erkeklerin %25’i dinsel, kültürel ya da tıbbi nedenlerle sünnet edilmektedir. Amerika’da bütün yenidoğanların %60’ı, Güney Kore’de ise %100’e yakını sünnet olmaktadır. Ülkemizde sünnet dini ve sosyal bir istek olup hemen hemen tüm erkek çocuklarında yaygın olarak uygulanmaktadır.
Sünnetin tarihçesi yaklaşık 15.000 yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Sünnetin farklı kültürlerce ve birbirinden bağımsız olarak uygulandığı da bilinmektedir. Mesela, Kristof Kolomb Amerika kıtasını keşfettiğinde birçok yerlinin sünnetli olduğunu görmüştür. Sünnetle ilgili ilk yazılı ve resimli kanıtlar ise M.Ö. 2300 yıllarındaki Antik Mısır papirüs ve duvar resimlerindendir. Burada sünnetin bir gelenek olarak uygulandığını gösteren bulgular vardır.
Tarihte ve günümüzde en çok yapılan bu cerrahi işlemin gerekliliği, kim tarafından ne zaman ve nasıl yapılması gerektiği konusundaki tartışma belki de tıp literatürünün en ilgi çekici tartışmalarından biridir.
Sünnet yapacak kişinin uzman olması, penisin anatomi ve fizyolojisini iyi bilmesi gerekmektedir.
Sünnet esnasında gerekli cerrahi itinanın gösterilmesi önemli komplikasyonlara yol açabilmektedir. Bu komplikasyonların başında da kanama, enfeksiyon, idrar yolları ve penise kalıcı hasarların verilmesi ile hatalı sünnetler gelmektedir. Sterilizasyonun tam uygulanmaması, aynı aletlerin kullanılması, cerrahi teknik konusunda yeterli bilgiye sahip olunmaması bu komplikasyonların görülme oranını da artırmaktadır. Nitekim ülkemizde de her yıl yüzlerce çocuk sünnet sonrası komplikasyonlarla hastanelerimize başvurmaktadırlar. Sünnetin diğer bir önemli yönü de çocuk psikolojisi üzerine etkileridir. Ne yazık ki, bu konuda da yeterli eğitim çocuklara ve ailelere verilemiyor. Çocuğa sünnet için ön hazırlığın yapılması ve uygun ortamlarda sünnetin gerçekleştirilmesi şarttır. Psikolojik olarak olumsuz etkilenen çocuğun, ilerdeki cinsel hayatına yansıyabilecek bir takım sorunların olabileceği unutulmamalıdır. Sünnet ülkemizde genellikle 6–7 yaş sonrası çocuklarda yapılmaktadır.
Son zamanlarda ise yenidoğan dönemi yapılan sünnet, cerrahi işlemin ve bakım kolaylığı, bebekte yara iyileşmesinin çabuk olması ve psikolojik travma oluşturmaması gibi avantajlarıyla daha sık uygulanır hale gelmektedir. Her yaşta sünnet yapılabilmekle beraber 2-4 yaş arası çocuklarda kimlik gelişimi benmerkezci ve uyumsuz olmaları nedeniyle zorunlu olmadıkça sünnet yapılmamalı ya da yapılacaksa kesinlikle genel anestezi altında uygulanmalıdır. Burada üzerinde durulması gereken önemli bir konu sünnet işleminin genel anestezi altında yapılmasının önemidir. Gerek cerrahi işlem olarak gerekse psikolojik etkiler açısından lokal anestezinin bir an önce terk edilmesi şarttır. Üstelik lokal anestezi genel kanının tersine genel anesteziye göre daha risklidir. Çünkü lokal anestezik olarak kullanılan maddenin penis damarlarında spazm yaparak penisin kaybına bile sebep olması mümkündür. Ayrıca çocuğa bu korku ve heyecanı yaşatmadan bir cerrahi işlem uygulamak çok daha yararlı ve çağdaştır. Nitekim günümüzde dünyada birçok ülkede lokal anestezi ile sünnet yapılması tıbbi bir hata olarak kabul edilmektedir. Elbette, önemle vurgulanması gereken asıl sorunlardan biri de “toplu sünnet” kampanyalarıdır. Bu tür kampanyalarda, hem bir cerrahi işlem olarak hem de psikolojik yönüyle sünnet olayında uyulması gereken tüm kurallar çiğnenmektedir. Nitekim, bu tür kampanyalar sonrası daha fazla komplikasyon oluşmaktadır. Üstelik 1997 yılında Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün toplu sünnetleri yasakladığını biliyoruz.
Görüldüğü gibi sünnet ufak ama önemli bir cerrahi müdahaledir. Gerekli önemin verilmediği durum-larda insan hayatında önemli ve kalıcı olumsuz etkilere sebep olabilmektedir. Burada biz uzmanlara 4 da önemli işler düşmektedir. Ailelerin ve çocukların doğru olarak eğitilmesi gerekmektedir.
Ailelere, sünnetin genel anesteziyle, hastane koşullarında yapılmasının önemini vurgulamak ve bunu çekici hale getirmek önemlidir. Günümüzde sünnetin anatomik, fizyolojik, psikolojik açılardan bilgisi olmayan kişiler tarafından, uygun olmayan yerlerde ve koşullarda yapılmasının kabul edilebilir hiçbir gerekçesi olamaz.
Yenidoğan sünneti Nedir ?
Sünnetle ilgili olarak en sık karşılaştığımız soru sünnetin gerekli olup olmadığından ziyade, sünnet için hangi yaşın en ideal olduğudur. Yenidoğan döneminde yani doğumdan sonraki ilk bir aya kadar geçen süre içinde uygulanan sünnet sonrasını çok rahat geçirdikleri ortaya konmuştur. Yenidoğan sünnetin gerekliliği uzun zamandan beri tartışılmaktadır. 3-6 yaş arasında çocuğun ve sünnetin yaratacağı psikolojik ve erken çocukluk döneminde karşılaşılabilecek sorunları ortadan kaldırılması nedeniyle daha yararlı olabileceği ileri sürülmektedir. Halen Amerika’da %60 oranında yenidoğan sünneti yapılmaktadır.
40.000 erkek bebek üzerinde yapılan çalışmalarda idrar yolu enfeksiyonu oranı sünnetsiz çocuklarda %7, sünnet olan bebeklerde ise %0,7 olarak bulunmuştur. Sünnetsiz çocukların idrar yolu enfeksiyonuna sünnetli olan gruba oranla 8-15 kat fazla yakalandığı gösterilmiştir. Yenidoğan döneminde yapılan sünnet, çocukluk yaşta gelişebilecek sünnet derisinin ucunda darlık, pipi başının sünnet derisi ile boğulması ve sünnet derisi iltihaplanması gibi rahatsızlıkların oluşumunu da tamamen ortadan kaldırmaktadır.
Ayrıca yenidoğan döneminde yapılan sünnet işleminin cerrahi bir müdahale olarak da bir takım avantajları mevcuttur. Bu dönem sünnet işleminden 45 dakika kadar önce sürülen anestezik bir krem (emla) sonra, halk arasında “çan” adı verilen alet yardımıyla ya da klasik cerrahi metotla yaklaşık 10 dakikalık bir zamanda tamamlanabilmektedir. Çan metodunda sünnet derisinin iki metal parça arasında sıkıştırılması sonucunda bu işlem yapıldığı için sıklıkla ek dikiş konulmasına gerek kalmaz. Yenidoğan sünnet derisindeki damarlar daha küçüktür ve kanamaya ait sorunlar hemen hemen hiç görülmez. Sünnet sonrası bakım oldukça kolay ve iyileşme hızlıdır.
Çan metodu Nedir ?
Yenidoğan bebeklere sünnet amacıyla genel anestezi uygulamaya gerek yoktur. Bu nedenle bebeğin aç kalması gerekmez. Tok karnına işlem yapıldığında bebek işlem sırasında ve sonrasında çok daha huzurlu ve sakindir. Ancak eskiden yanlış olarak öne sürülen tezin aksine yenidoğan bebekler de ağrı duyarlar. Bu nedenle sünnet ince iğne ile lokal anestezi uygulanmalıdır. Yenidoğan bebek sünnet sonrası 3. günde sünneti yapan doktor tarafından görülür ve 5. günde banyo yaptırılabilir. Konulan dikişler kendiliğinden eriyerek düşer, dikişlerin alınması gerekmez.
Yenidoğan sünneti oldukça basit ve risksiz bir operasyon olmasına rağmen bir cerrahi işlemdir.
Dolayısıyla işlem sırasında ve sonrasında %1’den az oranla çeşitli komplikasyonlar olabilmektedir. Bunlardan başlıcaları; enfeksiyon, yetersiz sünnet, sünnet derisinin daralması,cilt yapışıklıkları ve kanamadır.
Prematüre bebeklerde, ailede hemofili veya diğer kan hastalığı öyküsü olan bebeklerde, doğuştan pipi anomalisi olan bebeklerde ve o anda rahatsızlığı olan bebeklerde yenidoğan sünneti uygulanmamalıdır. Sizlerde İstanbul yenidoğan sünnet için bizlere ulaşabilirsiniz.